Hasretlik Zormuş Be !

 



 Uzun zamandır bloğuma uğrayamamanın vermiş olduğu hasretle bi kaç kelime karalamak isteği beni buralara itti. Yönetmen kişiliğim hayatımı tamamen ele geçirmiş olmasını umursamadan olağan hayatıma devam etme telaşesi, olağanlığı bozmaya başladı. Artık mutluluğun ön planda olduğu hayatımı, dilediğim gibi yaşama olgusuyla geçiştirmekteyim. Her güne yeni bi umut ve anlam yüklüyorum. Sinema salonlarından kopmadan hayatımı idame ediyorum. En son "Kelebeğin Rüyası" şaheseriyle duygulanmış olmanın verdiği haz ile nostaljik filmlere geçiş yapmaktayım. Sinemayı ve mutluluğu hayatınızdan eksik etmeyin.

-İstanbullu

Fikir Yoksa Alkış Yok

           
BEYİN BEDAVA =)






 Fikri  sağlam olmayan adamın yaptığı iş çürük olur. Zihin denilen sonsuz kapasiteli bellek kartını "fikirsizlikle" dolduranların sayısı, plaja beyaz donla gidenlerin sayısına eşittir. Size bahşedilen akıl cüzi olsa bile verilen hafıza sonsuzdur. İnsan isterse sonsuzdur lakin. Gereksiz her bilgiyi hafıza denilen o eşsiz depolama aracına kaydederseniz anlatıcağınız her şey anlamsız olmaktan öteye gidemez. Ben; KONUŞTUĞU GİBİ YAZAN ADAM  derim ki ; size verilen aklı iyi yönde kullanın. 
Herkesin aklı şeytanlık denilen kurnazlığa yatkın olmakla beraber, bi mucidin zeka kıvraklığına da sahiptir. Beyninizi eğitin ve düşünün. Faydasız, vitaminsiz işler meşgul,yetinizi artırırken, zekanız boş bi teneke gibi yerin dibini boylar. Umutsuzluğa kapılma hemen, içindeki cesareti keşfet. Pes etme kardeşim ! Sana verilen akıl en büyük nimet iken ondan faydalanma yüzdeni biraz daha artır. Dışardaki sığır sürüsü gibi " o nereye ben oraya " diyenlerden olma. Sen kendi yolunu çiz, başkaları seni takip etsin. Güzeli, doğruyu sana anlatıcak değilim. Bu yaşına kadar öğrenmediysen sana anlatıcak kimsede yok zaten. Cümlelerimin sertliği seni ikileme düşürmesin. Anlatılmak istenilen olgunun vurgulanma yöntemi diyebiliriz kısacası. Üzerine alınma sen. Akıl sen istersen çoğalır. Dahi olmak senin elinde. Fikrine sahip çık, ezdirme kimseye....

Hayat; sen düşündükçe var olur....

-İstanbullu

Nostalji Ruhumu Cezbeder



Ruhuma ilham veren insanların nostaljide kaybolmalarına asla izin vermedim. Jimi Hendrix, Frank Sinatra, Elvis Presley, Louis Amstrong ve daha ismini sayamadığım bi çok insan müzik dünyasına derin izler bırakırken çok iyi yapmışlar. Ülkemizde yaşasalardı yok olup giderlerdi buna eminim. Huzurumu tamamlayan en önemli ögelerdir, "my way" eşliğinde bi şeyler icra etmek en büyük zevklerimdendir.....



Rüzgar Gibi Geçti Derken Dalga Geçmiyolar  =)
Orjinal dilinde izlemeyi en çok sevdiğim ve benim için filmlerin "Mona Lisa" `sı olan nadide bi filmdir " Gone With The Wind".... Aşkın hep sade şeklinin yaşandığı değişik bi senaryoya sahip eskilerin unutulmaz filmlerinden birisi olmakla beraber, kişisel yorumların genelde hep olumlu olduğu nadir eserlerden birisidir. Anlamsız eleştirilere maruz kalsamda yine vazgeçmeyeceğim bi baş yapıttır. İsmi bile insanı cezbediyor; "Rüzgar Gibi Geçti". Hollywood denilen sinema fabrikası yaptığı yeni işlerlede her zaman takdirimi kazanmıştır. Bi "Simone"`yi, yada "Matrix" serisini kim unutabilir. "Amerikan Pastası`nın" genç haylazlıklarını izlerken kahkahaya muzipliğimizide eklerdik. Her geçen gün gelişen sinema sektöründe nostaljinin yerini hiç bi şey tutmasada, bazen absürt filmleri izlemek zorunda kalıyoruz. Kaderimizmiş deyip razı olmak hiç tasvip ettiğim bi olay değildir bu biline. Sanatsal değeri taşıyan her sinema filmi değerini zaten belli eder. Sizi yönlendirmek gibi bi gayem olmadığı için o film sitesinden bu film sitesine yada o dvdden bu dvdye olan serüveninizi başlatabilirsiniz. Ruhunuzu beslemeyi unutmayın, ama tarihi geçti diye "nostaljidende" uzak kalmayın, nostalji güzeldir sahip çıkın.... 


-İstanbullu

İlginçlikler Benim Ekmeğimdir

     
                   

                 



Ağırdan çalan bi Cem Karaca şarkısı eşliğinde değişik ilhamlar ararken ilginçliklerin hep beni cezbezdiği kanısının daha bi yoğunlaştığı zamanlarda, yeni projelerin senaryo kısımlarıyla meşguldüm. Zor olan kısmı her zaman senaryo, en çok vakit alanda o. Senaryo yazmak sanıldığının aksine öyle kaba taslak yazılan bi hikaye değil. Karakterler, sahneler , repliklerin oluşturduğu hayli zahmetli bi süreç. Ayrıca bi de "çekim senaryosunun da" olması gerekmekte, yoksa çekimde aksaklıklar, vakit kayıpları ve disiplinsizlik vuku bulabilir.

              Eğer bi kısa film projeniz varsa gidip seçme yapın, evet evet oyuncu seçmesi yapın. Kıyak olsun diye oyunculuk teklif ettiğiniz arkadaşlarınız daha oyunculuk lafını duyar duymaz "Haluk Bilginer" sanki içlerine kaçmış gibi davranmaya başlarlar. O yüzden arkadaşlarıma kıyak yapayım derken projenizi batırmanız söz konusu olabiliyor. O yüzden alakadar olduğunuz okul yada üniversitelerden "karakterinize" uygun kişi yada kişileri gidip seçmeniz daha uygundur. Ama benim bütçem yok dediğinizi duyar gibiyim, bütçenizin az olması yada bi sigara parasıyla film çekmeye kalkmanız oyunculara para ödüyceğiniz anlamına gelmiyor. Ülkemizde "kamera karşısı" zaafı olan milyonlarca insan var. O yüzden bi söze bağlıyabiliceğiniz çok insan var. Siz projenize ve size gerçekten destek verenlere inanın. Daha sonrası sizin yeteneğinize kalmıştır.

           Her türlü kamera ile çekim yapılmaz ama HD video çekimi yapılabilen her cihaz ile kısa film çekebilirsiniz. Bütçenize uygun kiralama yapan firmalarla yapılan uzun pazarlılar sonucu emelinize ulaşmış olursunuz. AMA ÖNCE SİZE UFAK Bİ UYARI !   Kısa film çekme arzusu içinizde kabardığı an hemen kamerayı,spotu, mikrofonu alıp çekimlere başlamayın. Önce içinizdeki cevheri şekillendirin. Bi sürü video paylaşım sitesinde onlarca kısa film var, önce onları seyrederek başlayın işe. Aks  kuralı nasıl uygulanır onu öğrenin yada midshot vs. gibi terimlerin neler olduğunu. İçinizdeki  "yönetmenlik" yeteneğinin piştiğini anladığınız anda bi kaç deneme çekimi yapın. Ufak ve basit sahnelerle alıştırma yapın.

 Ülkemizde başarıya ulaşan kısa film sayısı azdır o yüzden ümidinizi asla kesmeyin. Ödül almasada çalışmaya devam. Festivaller için kendinizi eğitin. Emin Murat KIlıç`ın dediği gibi "  FESTİVAL YÖNETMENİ OLUN"....


-İstanbullu

Tarafsızlık Tavırla olur Takımla Değil



Konu Galatasaray olunca tarafsız felan olamam ben arkadaşım. Belki halka malolmuş bi insan değilim, kendi halinde bi blog yazarıyım ama "Galatasaray Sevdası" `ndan asla vazgeçmem. "Centilmence" olduğu sürece tuttuğum takımla alakalı görüşleri ve eleştirileride kabul ederim ama gereksiz düşünce yapısına sahip fikir hırsızı, akıl yoksunu insanların şahsıma ve tuttuğum takıma yaptığı hadsiz ve karaktersiz söylemler canımı sıkmaktadır ve kalbimi kırmaktadır. Herkes "başarılı" olamaz belki ama "BAŞARILI" olana da saygı göstermek gerekir DİYEREK İÇTENLİKLE KARALADIĞIM Bİ KAÇ CÜMLEYİ ŞAHSINIZA SUNARIM =)

-İstanbullu

İmkanların İçinde İmkansızlık Çelişkisi

      "Hiddetin"  gerçek anlamını keşfettiğim bazı anlarda daha çiçeği burnunda olan kariyerimin sabote edilmeye çalışması beni gerçekten bi paranoya kuvvetinde sarsmıştır. Değişik insan ve insancıkların sözüm ona "destek" konuşmalarının başarısızlığı över duruma gelmesi  "hiddetimin parlayıp"  saygımın azaldığı yegane davranış ve tutumlardır. Yinede her zaman desteğini benden esirgemeyen başta " ilham kaynağım"   ve onun gibi bi kaç insan sayesinde "hayal" odaklı hayatımın gerçeklerini yaşıyorum. İyi ki varsınız demekten kendimi alamadığım insanların hayatıma iştirak etmeleri geç olsada , kendimi her zaman sapa sağlam ayakta durmaya iten her "anlam katıcıma" binlerce kere teşekkür etmek kafi gelmemektedir....

-İstanbullu

Hayalimin En Parlak Döneminde İlhamım: Üstadım -3-

Çaylak hayalimin en parlak çağında ilhamıma ilham katan insan: Üstadım.
Hani bazı insanlar vardır, onların varlığı bile size anlam katar ya işte öyle bi güzellikti benim"üstadım". Üstadım dememe şaşmayın; kendisi edebiyat incileriyle bezenmiş bi deniz kızı edasında yaşar. Ama mütevazilikten hiç ödün vermediği için o kıvır kıvır tatlı saçlarının harika duruşunu hiç kabul edemez. Uzun zamandır ismini bilmeme rağmen, yakın bi samimiyet kuramamamın hayal kırıklığı ile birbirine uzak hayatlarda yaşıyorduk. Taa ki sosyal medyanın birleştirici gücüyle o bitmez tükenmez gülücüklerin kapladığı muhabbete direkt geçiş yapana kadar.  Muhabbet daha anlamlı bi hal alınca farketmen gereken şeyler seni dürtüp duruyor. Evrende her ruhun bi eşi vardır( belki bi benzeri) ,o eşi bulduğuna kanaat getirmeye başladığım anlardı, ki farkına vardım. Uzun zaman sonra "çubuk makarna ve sos" samimiyetinde bi can yoldaşı ararken onu harbi harbi bulduğumu anlamaya başlamıştım ....
         Üstadım; "iyiki varsın" sözünü kullanabiliceğim nadide insanlardan birisin....
Bi insana her şeyi yaparsın(iyi anlamda)  ama; bi insana "anlam" katabilmek zordur..... Bunu başardın ve iyikide yaptın....

Üstadıma ithafen : N. E.

-İstanbullu